“Geçmiş, şimdi ve
gelecek arasındaki ayırım
inatçı derecede
ısrarcı bir illüzyondur.”
Albert Einstein
Doğduğumuzda
geceyi gündüzü, dünü yarını bilmeden yaşarız. Sonra önümüze bir zaman
çizelgesi ile takvim verilir ve zamanı bölerek sıralamayı öğreniriz. Sonra
kolumuza bir saat takılır ve artık günümüzü de programlarız. Bütün bunlar
olurkan bir evimiz ve bir ailemiz ile koordinatlarımız mevcuttur.
Büyüdükçe
zamanı geçmiş, şimdi ve gelecek diye üç bölüme ayırırız. Ana dilimizde ve çalıştığımız
yabancı dillerde en önemli konu zamanı belirten ekleri doğru bir şekilde öğrenmemiz
olur. Çok önemlidir zamanı doğru kullanabilmek. Ödevlerimizi tam zamanında
yapmak…
Sonra
dinlerle ve felsefelerle karşılaşırız. Yaşam, doğumdan önce ve ölümden sonra
diye daha geniş bakmaya başlarız zamana. Doğmadan önce neredeydik? “Geçmiş
yaşamlarımız vardı” der bazıları. Bazıları der ki “bir kere doğduk ve öleceğiz
her canlı gibi”. “Yaşam planımızı hazırlıyorduk, yardım da alıyorduk dünyaya
ilişkin” diyenler de vardır. Öldükten sonra nereye gideriz? Bu konuda da türlü
türlü fikirler vardır. “Öldükten sonra dirileceğiz” der bazıları, bazıları der
ki “tekrar dünyaya geleceğiz” “Ne yapacağımıza karar vermek için dünyanın
değerlendirmesini yapacağımız bir çalışma odası verirler belki bize” diye umar
bazıları. Bazıları der ki “olduk biz artık, başka gezegenlere gidelim, dünyaya
gelirsek de buradaki zavallılara yardıma geliriz” Bazıları der “dünya bize
bir ödül” bazıları der “dünya bir arınma yeri”. Genellikle de “dünya bir okul”
diyenlere rastlarız. Peki öldükten sonra kim nereye gidecek? Sevap işleyenler
cennete, günahkarlar cehenneme. Ama önce herkes sorgu sual yerinde bir
toplanacak arafta.
Son
yıllardaki araştırmalar neticesinde zaman ve mekan kavramları oldukça değişti.
Artık zaman geçmiş, gelecek, şimdi diye üç bölümde sıralanmıyor. Önce “dikey
zaman” ile tanıştık. Sonra kadim kültürlerdeki “düş zamanı” nı hatırladık.
Şimdi tüm zamanların bir noktada birleştiğinde hemfikir olduğumuzu düşünüyorum.
Artık “geçmiş yaşam, ölümden sonra” gibi kavramların yerini de “paralel
evrenler”, “çoklu mekanlar” gibi kavramlar aldı. Ölüm ve yaşam gibi zıt
kavramların da dünya düalitesinden çıkıldığında aynı oldukları görülecektir.
38
yaşında “zaman ve mekan” konusunda geldiğim son noktayı sizlerle paylaşmak istiyorum: Yaşarkan
aynı zamanda ölü olabilirim. Şu anda geçmişte veya gelecekte yaşıyor
olabilirim. Burada bulunurken aynı anda başka evrenlerde de bulunabilirim. Aynı
anda insan da başka bir varlık da olabilirim. Bütünün hem parçasıyım hem
kendisiyim. Tüm atalarım da içimde. Tüm insanlar da tüm diğer varlıklar da. Her
an her şey olabilir, bence hepsi mümkün.
Bir
zamanlar bir Funda varmış. Bir varmış bir yokmuş…
FUNDA GÜR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder