Doğa Ana tüm
cömertliğiyle bizi kucaklarken bize de onun şefkatli kollarında onunla uyumlu
şekilde yaşamak düşer.
Genellikle
doğanın bize yol vermesini, kenara çekilmesini, bizim için kendisini feda
etmesini bekleriz. Hatta doğanın bizim için var olduğu yanılgısına sahip insan
sayısı azımsanamayacak kadar çoktur.
Doğaya
hükmetmek, bitkileri, hayvanları köle gibi görmek eğilimi karşısında doğa bize
cömert davranmaya devam eder ancak bir gün içsel doğamızla Doğa anamız
yüzleşecektir. Doğa bizim aynamızdır, içimizdeki varlıklar alemi dışarıya
yansır. Doğada gördüğümüz her ne varsa geçmiş ya da gelecek kayıtlarımızda
mevcuttur. Doğaya bakınca kendimizi hatırlarız.
Bugün
“ilkel” olarak kabul edilen doğal yaşam, içerisinde en kadim bilgi hazinelerini
saklamaktadır. Bir ağaca dokunduğunuzda, çiçekleri izlediğinizde, bir kediyle
konuştuğunuzda, bulutları çözümlediğinizde ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Kafanız mı karıştı veya çözmeniz gereken bir sorun mu var, doğada sizi bekleyen
bir cevap vardır, yeter ki siz doğanın bilgeliğini kabul edin ve yanıtlara
hazır olun.
Doğa
ile sizin aranızda samimi başlayan bir diyalog zamanla tüm evrende yayılan bir
iletişim ağına dönüşecektir. Sizin sırrınızı çözmüş bir minik yaprak,
ilkbaharda ağacın dallarına sonbaharda toprağın derinliklerine dokunurken,
sırrınızı da kum taneleriyle rüzgarda savuracak ve sizin sorununuz için tüm
doğa hep birlikte çözüm bulacaktır. Yeter ki doğanın akışına saygı duyalım,
onun ritmini dinleyelim, döngülerini sabırla izleyelim, ondaki oluşumları kendimize
örnek alalım.
Doğa
öyle bir kitaptır ki insana dair her şey doğa kütüphanesinde saklıdır. Hadi o
zaman, doğayı okuyup anlayarak kendi doğamızı çözelim.
Doğanın
çetin şartlarındaki nazik akışını sevgiyle hissedebilmemizi dilerim.
FUNDA GÜR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder