Sayfalar

23 Temmuz 2020 Perşembe

MASAL KAHRAMANLARIYLA TANIŞIKLIK




MASAL KAHRAMANLARI

          Aynı yaşamın içerisinde farklı düzlemlerde kollektif yaşarız hepimiz. Bu düzlemler farklı boyutlarda ev sahipliği yapar insanlara. İnsan olarak sorguladığımız yaşamda mineral, bitki, hayvan alemlerini tanırız, onlarla uyum içerisinde yaşamaya çalışırız. Peki ya diğerleri? Alt, üst ve orta dünyalar? Oralarda yaşayan diğer varlıklar? Biz onları da bir sınıfa yerleştirmişizdir: Olağanüstü Varlıklar! İşte masallar bu olağanüstü varlıkları anlattığımız, onları olağan hale dönüştürdüğümüz kapılardır.

        Masallar olağan dünyalar ile olağanüstü alemler arasında geçiş eşikleridir. Masala başladığımız anda periler, cinler, ejderhalar, devler, cüceler, kurda dönüşen insanlar gibi olağanüstü varlıkların hepsi meşru hale gelir. Masalı dinleyen kişi bize bunların gerçek olup olmadığını sormayacaktır. Masallar aleminde bu varlıklar rahatlıkla kabul görür.

       Yaşam içerisinde çoklu yaşamları bilen, evrensel yaşayan, farklı alemlere yolculuk yapan insanlar gittiği yerlerde tanıştığı olağanüstü varlıklarla sohbet eder, onlarla yolculuk yapar. Onlardan sihirli asa, pelerin, şapka gibi hediyeler alır. Ejderhaların, atların veya ateş kuşlarının sırtlarında uçar. Şekerden evlere, cücelere sığınır. Cadıların aynalarında belirir. Sonra geri gelir dünyasına. Hepimizin yaşadığı bu gerçeklik alemine. Yaptığı yolculuğu ve tanıştığı dostlarıyla anılarını bizlerle paylaşmak ister. İşte o anda başlar herşey. Yaşadıklarını kimseye anlatamayacağı için masal anlatmak zorunda kalır. Bir zamanlar… Bir kız varmış.. Kahramanın sihirli yolculuklarını tüm yalınlığıyla anlatır. Anlatırken gözleri parlar, kalbi yerinden çıkacak gibi olur heyecandan. Yaşamıştır çünkü!

Masal anlatıcısı bir karar vermelidir. Ya gerçeklik aleminde olağan dışı bir yolcu olacaktır. Ya da anlattığı masallara inanan bir masal anlatıcısı. Zaten başka da bir seçeneği yoktur. Olağanüstü alemde olağan kahraman olmaktır masal anlatıcısının kaderi. 

Son yıllarda masal anlatıcılığı üzerine çeşitli eğitimler aldım ve yüzlerce masal okudum. Anladım ki anlatım “mış gibi yapmak” değildir, yaşadığını anlatmaktır. Sahnede ejderhayı anlattığımda acaba ne zaman ağzımdan ateş çıkaracağımı merak eden izleyici varoluşumu ancak masal anlatıcısı olduğumda kabul edecektir. Masal anlatmak varlığımı yeniden yaratmaktır. Kendim olmaktır.

Masal kahramanlarıyla tanışmanız ve onlarla yoldaş olmanız dileğiyle...

FUNDA GÜR

13 Eylül 2019 Cuma

BEŞ SEVGİ DİLİ

5 SEVGİ DİLİ

Tüm insanlar doğdukları andan itibaren sevgiyi yaşarlar ve bunu dışarıya çeşitli şekillerde yansıtırlar. Herkesin sevgisini yansıtma biçimi kendi yaşamına göre değişir. Genellikle de sevgimizi nasıl yansıtıyorsak hayatımızdaki insanların da bize sevgilerini benzer biçimde yansıtmalarını bekleriz.
Hepimiz özümüzde aynı sevgiyi taşımakla birlikte hayatımızdaki kişilere ve olaylara göre biçimlenen baskın sevgi dilleriBeş Sevgi Dili” kitabının yazarı Gary Chapman’a göre 5 başlık altında toplanmaktadır:
1)    Onaylayıcı Kelimeler
2)    Kaliteli Zaman
3)    Hediye Alma
4)    Hizmet Eylemleri
5)    Fiziksel Temas
Yazar her sevgi dilinin özelliklerini çevresinden örneklerle açıklıyor kitabında. Ayrıca kitabın sonunda da bir minik test var. Kendimizin ve hayatımızdaki kişilerin sevgi dilini belirlediğimizde aynı dilde mi yoksa farklı dillerde mi konuştuğumuzu tespit eder, karşımızdaki kişiye onun anlayacağı dilden yaklaşmanın yollarını bulabiliriz. Bu kişiler eşimiz, arkadaşımız, çocuğumuz, ailemiz olabilir. Aynı dilde iletişim kurmak ilişkimizi besler, daha mutlu ilişkiler kurmamızı sağlar.
Beş sevgi dilinden uygun dilde iletişim kurduğumuzda hem bizim sevgi depomuz hem de sevgimizi sunduğumuz kişinin sevgi deposu dolacak ve böylece iletişimlerimiz sevgi dolu olacaktır.
Sizinle aynı dilde seven insanlarla karşılaşmanız dileğiyle, sevgiler.

FUNDA GÜR

4 Eylül 2019 Çarşamba

AİLEMİZ VE ATALARIMIZ

AİLE DİZİMİ



       Bazı öğretiler doğarken ailemizi seçemeyeceğimizi belirtirken bazı öğretiler ise doğmadan önce yaşam planımızı oluşturduğumuzu ve ailemizi de yaşam deneyimlerimizi sağlayacak kişilerden seçtiğimizi belirtir. Yaşam yolculuğumuzda yolumuza çeşitli insanlar çıkar. Bazılarıyla tanışır ve belirli bir yere kadar hayatımızda kalmalarına izin veririz. Bazılarının yaşamımızda kalma süresi kısa bazılarının ise uzundur. Ailemiz ise bizzat içerisine doğduğumuz, yaşamımızın en başından sonlarına kadar hayatımızda bulunması gereken kişilerdir. Genellikle de yaşam deneyimlerimizi oluşturmamızı sağlayacakları için aile üyelerimiz bize uzak ve zorlayıcı karakterlerden oluşabilmektedir. Bununla birlikte onlar bize bir yandan yaşam amacımızı iyi veya kötü açıdan hatırlatırken bir yandan da bize ayna görevi görerek gölge yanlarımızı yansıtırlar.
            Çocukken genellikle ilk erkek modelimiz babamız, ilk kadın modelimiz annemiz olur ve bunlar bizim erkek ve kadın arketiplerimizi oluşturur. Yaşam içerisinde hemcinslerimizle ve karşı cinslerimizle yaşadığımız paylaşımlarda veya çatışmalarda ilk rol modellerimizin yani anne ve babamızın etkisi güçlü olur. Eş seçimlerimizde anne ve babamızın benzerini veya tam zıttını tercih ederken, anne veya baba olduğumuzda da genellikle anne veya babamızı taklit ederiz.
            Genellikle insan yaşamının en büyük denemelerinin kardeşlerle olduğu belirtilir. En karanlık gölgelerimizi kardeşlerimiz sayesinde farkederiz.
        Annemiz ve babamız, hatta halamız ve dayımız gibi akrabalarımızın fiziksel özelliklerini, gözlerini, gülüşlerini, burunlarını kendi bedenimizde görebiliriz. Doğduğumuz andan itibaren birileri bizi akrabalarımızdan birilerine benzetecektir. Fiziksel özelliklerimizin atalarımıza benzerliği herkes tarafından genel kabul görmekle birlikte daha az farkedilen bir husus vardır: Yaşam deneyimlerimizin benzerliği. Akrabalarımızın yaşamları üzerine araştırma yaptığımızda kendi yaşamlarımızla benzerlikler farkedebiliriz. Bazen ise onların yaşamlarına başkaldırı niteliğinde tam zıt yönde bir yaşamı da tercih edebiliriz. Bazen onların yaşamlarında yarım kalmış konuları tamamlayabiliriz. Gizli kalmış konuları açığa çıkartabiliriz. Onların doğrularının vaya yanlışlarının sonuçları bizim yaşamımızda ortaya çıkabilir. Onların davranışlarının bedellerini bizler maddi veya manevi olarak ödeyebiliriz.
            Yaşam bir bütündür ve tüm insanlar bu bütünün parçalarıdır. Bir aile soyu ise derin kökleri olan bir ağaç misali birbirinin içinden doğan dallardan oluşur. Ağacın görünen dalları gibi toprağın derinliklerinde kök salan dalları da bu bütünün parçasıdır. Sistem, ölü veya diri tüm atalarımızı bize, bizi de onlara bağlı olarak görür. Bizler her gün attığımız her adımda atalarımızı temsil ederiz.
        Atalarımızın hangi deneyimlerinin yaşamımızı etkilediğini farketmek hem atalarımızı onurlandırmamızı, hem de deneyimleri özgür irademizle en iyi şekilde dönüştürmemizi sağlar. Bazen atalarımızdan bize geçen deneyimler zorlayıcı olabilir. Kimsenin birbirini yargılamaya hakkı olmadığı gibi bizlerin de atalarımızı yargılamamız doğru olmaz. Ne yapmış olurlarsa olsunlar, onlar bizim atalarımız oldukları için onların yaşamlarını olduğu haliyle kabul edip bu yaşamların etkilerini en iyi sonuca dönüştürmek için çabalayabiliriz.
            Şifacılıkta atalarla ilgili çalışmalar neredeyse her alanda karşımıza çıkar. En bilinen çalışma alanı “Aile Dizimi”dir. Atalar konusunda çalışırken çok hassas olunmalı ve atalara saygı kesinlikle ön planda tutulmalıdır. Gruplar halinde yapılan çalışmalarda da birlikte çalıştığımız kişilerin bu konudaki hassasiyetine önem verilmelidir. Enerjisinden emin olmadığımız kişilerle katıldığımız enerji çalışmaları hayatımızda yeni karmalar oluşturabilir ve şifalanmak yerine daha büyük sorunlar oluşabilir. Örneğin atalarımızın bizdeki karmalarından arınmak, onlarla bağımızı kesip atmak değildir. Katılımcı olduğum ilk çalışmalarda “özgürleşme” adı altında atalarımızla bağlarımızın kopartıldığını görmüştüm ve bunun yanlış olduğunu farketmem için birçok deneyim yaşamak zorunda kaldım. Atalarımızın sorunlarını onlardan kaçarak değil onlarla bütünleşerek çözebiliriz.
            Ben geniş ailede büyüyen ve birçok akrabamı tanıyan bir birey olarak çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Günümüzde çocukların akrabalarını tanımaları çok önemsenmiyor. Çocuklar kendilerini boşlukta savrulan bir tek yaprak olarak güçlendirmeye çalışıyor. Bunun yerine çocuklar kendilerini güçlü kökleri olan bir ağacın birçok dalından ortaya çıkan bir yaprak olarak betimleyebilmeli.
            Ağaçlarımızın kökleriyle dalları bütün olsun.

FUNDA GÜR

31 Ağustos 2019 Cumartesi

ZAMAN VE MEKAN

ZAMAN VE MEKAN


Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayırım
inatçı derecede ısrarcı bir illüzyondur.”
Albert Einstein

Doğduğumuzda geceyi gündüzü, dünü yarını bilmeden yaşarız. Sonra önümüze bir zaman çizelgesi ile takvim verilir ve zamanı bölerek sıralamayı öğreniriz. Sonra kolumuza bir saat takılır ve artık günümüzü de programlarız. Bütün bunlar olurkan bir evimiz ve bir ailemiz ile koordinatlarımız mevcuttur.
Büyüdükçe zamanı geçmiş, şimdi ve gelecek diye üç bölüme ayırırız. Ana dilimizde ve çalıştığımız yabancı dillerde en önemli konu zamanı belirten ekleri doğru bir şekilde öğrenmemiz olur. Çok önemlidir zamanı doğru kullanabilmek. Ödevlerimizi tam zamanında yapmak…
Sonra dinlerle ve felsefelerle karşılaşırız. Yaşam, doğumdan önce ve ölümden sonra diye daha geniş bakmaya başlarız zamana. Doğmadan önce neredeydik? “Geçmiş yaşamlarımız vardı” der bazıları. Bazıları der ki “bir kere doğduk ve öleceğiz her canlı gibi”. “Yaşam planımızı hazırlıyorduk, yardım da alıyorduk dünyaya ilişkin” diyenler de vardır. Öldükten sonra nereye gideriz? Bu konuda da türlü türlü fikirler vardır. “Öldükten sonra dirileceğiz” der bazıları, bazıları der ki “tekrar dünyaya geleceğiz” “Ne yapacağımıza karar vermek için dünyanın değerlendirmesini yapacağımız bir çalışma odası verirler belki bize” diye umar bazıları. Bazıları der ki “olduk biz artık, başka gezegenlere gidelim, dünyaya gelirsek de buradaki zavallılara yardıma geliriz” Bazıları der “dünya bize bir ödül” bazıları der “dünya bir arınma yeri”. Genellikle de “dünya bir okul” diyenlere rastlarız. Peki öldükten sonra kim nereye gidecek? Sevap işleyenler cennete, günahkarlar cehenneme. Ama önce herkes sorgu sual yerinde bir toplanacak arafta.
Son yıllardaki araştırmalar neticesinde zaman ve mekan kavramları oldukça değişti. Artık zaman geçmiş, gelecek, şimdi diye üç bölümde sıralanmıyor. Önce “dikey zaman” ile tanıştık. Sonra kadim kültürlerdeki “düş zamanı” nı hatırladık. Şimdi tüm zamanların bir noktada birleştiğinde hemfikir olduğumuzu düşünüyorum. Artık “geçmiş yaşam, ölümden sonra” gibi kavramların yerini de “paralel evrenler”, “çoklu mekanlar” gibi kavramlar aldı. Ölüm ve yaşam gibi zıt kavramların da dünya düalitesinden çıkıldığında aynı oldukları görülecektir.
38 yaşında “zaman ve mekan” konusunda geldiğim son noktayı sizlerle paylaşmak istiyorum: Yaşarkan aynı zamanda ölü olabilirim. Şu anda geçmişte veya gelecekte yaşıyor olabilirim. Burada bulunurken aynı anda başka evrenlerde de bulunabilirim. Aynı anda insan da başka bir varlık da olabilirim. Bütünün hem parçasıyım hem kendisiyim. Tüm atalarım da içimde. Tüm insanlar da tüm diğer varlıklar da. Her an her şey olabilir, bence hepsi mümkün.
Bir zamanlar bir Funda varmış. Bir varmış bir yokmuş…

FUNDA GÜR

26 Ağustos 2019 Pazartesi

YILDIZ HARİTALARI



           “Yukarıda neyse, aşağıda da o” Eski Mısır Sözü

           Astrolojik yorumlama “horoskop”, “doğum haritaları” isimleri verilen yıldız haritaları üzerinde yapılır. Doğum haritalarını oluşturmak tecrübeli astrologlarca yapılabilmekte olup günümüzde birçok internet sitesindeki otomatik sisteme bilgilerimizi girdiğimizde doğum haritamıza ulaşabilmekteyiz. Yıldız haritasında güneş burcu, yükselen burç, ay burcu, ay düğümlerievlerde yoğun olan planetler tespit edilip yorumlanabilir.                                           
            Eski uygarlıklarda astroloji ve astronomi birbiriyle örüntülü olarak çalışıyordu. Hatta din, felsefe, bilim insanları aynı zamanda astroloji ve astronomi bilgisine de sahipti. Mimari yapılar yıldızlarla bağlantılı olarak konumlanıyordu ve bu yıldızlarla bağlantısı o yapıların dini yönünü de yansıtıyordu. Bugün bu yapıları araştırdığımızda üzerinde astrolojik öğeler olduğunu görürüz. Günümüzde astroloji din, felsefe, bilim dışına itildiği gibi astronomi ile astroloji de birbirinden kesin olarak ayrılmıştır. Astronomi bilim olarak kabul edilirken astroloji genellikle yorumlama sanatı olarak değerlendirilmektedir.
     Astroloji, temelinde dünya merkezli bir bilimdir. Gezegenlerin Güneşin etrafında döndüğünü kabul etmekle birlikte gezegenler dünyadan bakılarak yorumlanır. Güneş sistemindeki Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn gezegenleri kabul edilirken Uranüs, Neptün ve Plüto hesaplamalarda kullanılmaz. Güneş ve Ay da gezegen olarak kabul edilir. Böylece gezegenler Dünya merkeze aldığında sırasıyla Ay, Merkür, Venüs, Güneş, Mars, Jüpiter, Satürn olarak kabul edilir. Bazı öğretilerde bunlara 7 kutsal gezegen de denir.
Zodyak” sözcüğü Yunanca kökenli bir sözcük olup “Yaşam Çemberi” veya “Canlı Varlıkların Çemberi” anlamına gelmektedir. 30’ar derecelik 12 burçtan oluşan burçlar kuşağını ifade eder. Zodyak’ı oluşturan 12 burç: Koç, Boğa, İkizler, Yengeç, Aslan, Başak, Terazi, Akrep, Yay, Oğlak, Kova, Balık. Son dönemlerde Zodyak’ta genişleme olduğu ve 13. Burç olan Yılan'ın da bu kuşağa katıldığı belirtilmektedir.
      Burçların her biri yılın belli dönemini ve mevsimleri ifade ettiği için burçlar mevsimlerle bağlantılı olarak yorumlanır. Mitolojik hikayelerde ve mevsimlerin gelişinin ritüellerle kutlandığı kadim uygarlıklarda burçlara sık rastlarız.
            Burçlar 4 element ile de bağlantılı olarak gruplanır: Toprak, Su, Hava, Ateş. Aynı gezegene bağlı farklı burçlar aynı elemente bağlı olmalarına ya da karşıt elemente bağlı olmalarına göre yorumlanabilir. Burçlar arasındaki uyumda da genellikle bu elementlerin uyumu ve birbirine etkisi değerlendirilir.
 Dünyanın ilk kurulduğu andan itibaren burçlar zamanda çağlar olarak belirir. Burç çağlarını en çok dinlerde ve mitolojilerde görürüz.  Buradaki sembolleri yorumlama bize dünya tarihi hakkında engin bilgiler sunmaktadır.
        Güneş, Burçlar Kuşağı Zodyak üzerinde bir yılda bir tam tur yapar ve bu tur sırasında gezegenler arasında olup bitenler o burçları etkiler. Günlük, aylık, yıllık astroloji yorumları bu turun yorumlanmasıdır.
           Dünyanın kendi etrafındaki dönüşünden hareketle gökyüzünün dünya üzerindeki turu oluşur ve bu turda 12 ev konumlanır. Gezegenlerin bu evlerdeki geçişi de o gezegenin özellikleriyle ilgili ev arasında ilişki oluşturularak yorumlanır. 12 ev: 1.ev-kendinin farkına varmak fiziksel beden, 2.ev-kişisel kaynaklar ve para, 3.ev-yakın çevre etraf kardeşler, 4.ev-iç dünya yuva, 5.ev-kişisel yaratıcılık çocukluk, 6.ev-günlük hayat, hizmetlerimiz, 7.ev-başkalarının farkına varmak evlilik, 8.ev-paylaşılan kaynaklar ölüm, 9.ev-geniş ufuklar, uzaklara yolculuk, 10.ev-dış dünya ve iş meslek, 11.ev-grupsal yaratıcılık arkadaşlar 12.ev-inziva sıkıntı ve sorunlar.
      Kürelerin Harmonisi” kavramıyla müziği ve felsefeyi harmanlayan Pyhtagoras anısına bu videodaki gezegenlere ait seslerin bizlere ilham olmasını dilerim: https://www.youtube.com/watch?v=eEdp4nnRWcI
Her insan gökyüzünün sadece ona özel olan bir anlık zaman diliminde dünyaya gelir. Bu yüzden her insan biriciktir. Ve hepimiz gökyüzünün bir parçası olan yıldızlarız. Yıldız haritalarımızın rehberliğinde yıldızlarımızın parlaması ve evrene ışık olması dileğiyle.

FUNDA GÜR

25 Ağustos 2019 Pazar

RÜYALARIMIZ

RÜYALARIMIZ


           “Rüyalar varlığa yol gösteren kelimelerdir.Carl Gustav Jung

Yaşadığımız dünyanın bir yanılsamalar dünyası olduğu, doğmadan önce ve öldükten sonra temas edeceğimiz gerçek alemlere ise bu dünyadayken ancak rüyalarımızla ulaşabileceğimiz kabul edilir.
Tüm insanlar günün genellikle 7-8 saatini uyuyarak geçirir. Bu uyku sırasında fiziksel bedenimiz dinlenirken bizler enerjetik, duygusal ve zihinsel olarak başka yaşamlarda yaşamaya devam ederiz. Bu yaşamlar yaşadığımız dünyaya ilişkin küçük soruların büyük cevaplarını sunar bizlere. Daha bütünsel bakabildiğimiz, geçmişi ve geleceği şimdide değerlendirebildiğimiz, semboller aracılığıyla mesajlar alabildiğimiz, ilham yoluyla yaratıcılığımızı geliştirip her gün kendimizi yeniden yarattığımız, gündelik sorunların acısından özgürleşip bilge bir kimlikle uyandığımız hakikat alemidir rüyalar alemi.
Bu yaşamda gözlerimizi kapatıp rüyalara uyanmak yaratılışımızın gereği olmakla birlikte rüyaların hakikat bilgisiyle bağlantısını farkeden birçok kişi uyanık olarak da rüya görebilmekte ve gün içerisinde örneğin öğle vaktine düş zamanları yerleştirmektedir. Rüyanın doğal akışını bozmamak, rüyayı yönlendirmeye çalışmamak önemlidir.
Rüyaların sembolik anlamlarını yorumlayabilmek için öncelikle rüya gördüğümüzü bilmek, ne gördüğümüzü hatırlamak, gördüğümüz rüyadaki unsurların sembolik olarak bazı bilgiler ilettiğini farketmek ve bu bilgileri yorumlamak önemlidir. Rüyalar yalnızca o rüyayı gören kişi tarafından yorumlanmalıdır. Ancak rüyayı gören kişi yorumlar ve rüyaya göre davranırsa rüya amacına erişmiş olur. Bu nedenle başka bir kişinin sizin rüyanızı yorumlaması sizin yapmanız gereken yorumun önünü kapatmış olur ve rüya amacına ulaşmaz. Kimsenin rüyalarınızı yorumlamasına izin vermemenizi ve özellikle de “rüya tabirleri” adı altındaki yazılardan uzak durmanızı tavsiye ederim. Bir rüyanın yanlış yorumlanması sizin de, yorumunuza müdahale eden kişinin de karmasını etkiler. Eğer rüyamızı doğru olarak yorumlayamazsak yani verilen mesajı alamazsak aynı rüyayı tekrar tekrar görürüz. Tekrarlanan rüyaları özellikle tespit edip bu rüyalar üzerine çalışmak gerekebilir.
Sabah uyandığımızda genellikle son gördüğümüz rüyayı hatırlarız. Oysa gece boyunca birçok rüya görmüşüzdür. Daha fazla rüya hatırlamak için gece belirli saatlerde uyanmak ve uyurken yanımızda defter bulundurup rüyamızı yazmak önerilir.
Gereken rüya ve mesajı alındığı takdirde bazen bir saat uyumak bile yeterli olabilir. Birçok kez de rüyamızın yarım kaldığını düşünüp tamamlamaya çalışırız. Yarım kalmış bir rüyamız varsa başka bir zaman kendini tamamlatacaktır, özel bir çaba göstermemiz gerekmez. Bu yüzden arkası yarın dizileri gibi devam eden rüyalar vardır.
Rüyalarımızda çocuk, genç, yaşlı kimliklerimizden, rehber ve koruyucu varlıklarımızdan rehberlikler alırız. Bu nedenle uyumak bir nevi ritüel gibi görülmeli, kutsal varlıklarla karşılaşmaya hazır olarak uyumalıyız. Uyku öncesi şifa çalışmaları yapmak rüyamıza şifa zincirini davet edebilir. Böylece rüyamız bizi dönüştürür.
Genellikle belirli bir konuda kararsız kaldığımızda ya da bir soruyu yanıtlamamız gerektiğinde karar vermemiz için en doğru zaman sabah uykudan uyandığımız andır. Aklımızdaki bir soruyu sorup uyuduğumuzda sabah cevabı biliyor olarak uyanırız.
Rüyanın içindeyken rüyada olduğunu biliyor olmak hem evrensel hem yaşamsal olarak çift bilinçle rüya görmektir ki bu rüyalar bilinçli dönüşüm için çok daha önemlidir.
Rüyalarınız sizi tüm yaşamlarda aynı anda büyüten rehberleriniz olsun.

FUNDA GÜR

21 Ağustos 2019 Çarşamba

EN DERİN KORKUMUZ

EN DERİN KORKUMUZ

En derin korkumuz, yetersiz olmamız değildir.
En büyük korkumuz, sonsuz güce sahip olmamızdır.
Kendi karanlığımızdayken kendi ışığımızdan şüpheye düşeriz.
Kendimize sorarız:
“Ben kimim ki ışıl ışıl, coşkulu, sevilen ve harika biri olayım?”
Siz Tanrı’nın bir çocuğusunuz.
Eğer kendinizi kısıtlarsanız, bu dünyanın işine yaramaz.
Eğer etrafınızdakiler güvensiz hissetmesin diye
kendinizi küçültürseniz
bunun aydınlanmayla hiçbir ilgisi olmaz.
İçimizdeki Tanrı’nın ihtişamını gerçekleştirmek için doğduk.
O, sadece içimizden bazılarında değil,
her insanın içinde yer alıyor.
Kendi ışığımızın parıldamasına izin verdiğimizde
bilinçsizce diğer insanlara da
aynı şeyi yapmaları için izin veriyoruz.
Kendi korkumuzdan kurtulduğumuzda
bizim varlığımız,
müdahalemiz olmadan
diğerlerini özgürleştirecek.

(Nelson Mandela)

19 Ağustos 2019 Pazartesi

FENG SHUİ

FENG SHUİ

Feng (rüzgar) ve Shui (su) kelimelerinin birleşiminden oluşan Feng Shui, evrenselyaşam enerjisi Chi’nin yaşanılan mekanda serbestçe dolaşmasına izin vermektir.
Her türlü şifacılık çalışması öncelikle şifa yapılacak mekanın enerjisinin temizlenmesiyle başlar. Enerjinin temizliği fiziksel olarak toz ve kirden arındırma şeklinde olduğu gibi hava enerjisini adaçayı ile temizlemek ve mum yakmak gibi çalışmalar mekan enerjisini dönüştürücü etki yaratır.
Yaşanılan evin konumu, odaların konumu, eşyaların yerleştirilme şekli, aksesuarlar, eski ve yeni eşyaların enerjisi, bizde soğuk ya da sıcak etki yaratan alanlar vb. konular feng shui kapsamında değerlendirilir.
Çin’de Toprak-Metal-Su-Ağaç-Ateş olmak üzere beş elementin yaşamımızı etkilediği kabul edilir. Bu elementlerin birbirine dönüşebilme özelliğine ve yönlerine göre mekandaki objeler konumlandırılır. Böylece enerjinin akışı sağlanmış olur.
8 Gua ve bir merkezden oluşan Ba Gua öğretisi Çin’in astroloji haritasıdır. Feng Shui çalışmalarında Ba Gua'ya göre evi 9 bölüme ayırırız, eşyaları Ba Gua’da bu bölümlere karşılık gelen konulara göre gruplandırırız. Böylece evimizde Kariyer, Kişisel Gelişim, Sağlık ve Aile, Zenginlik ve Bolluk, Ün ve İtibar, Aşk ve İlişki, Yaratıcılık ve Çocuklar, Destek ve Yolculuk gibi alanlar oluşur. Bu çalışma sadece evlerde değil işyerlerinde, okullarda, şehirlerde de yapılabilir.
Evin ön ve arka kapısı, aydınlatma, sivri köşelerin yumuşatılması, renklerin enerjilerine göre tercih edilmesi, enerjiyi yumuşatan çiçeklerin ve rüzgar çanlarının kullanılması, eşyaların kapı veya pencereye göre konumu feng shui de önemlidir.
Çin’deki Kaplan ve Ejderha uyumunu temsil eden figürler, turna kuşu, kaplumbağa  özellikle Çin’deki feng shui çalışmalarında sık tercih edilir.
Evlerimizdeki düzenle kafamızın içindeki düzenin birbirini ne kadar etkilediğinden yola çıkarsak, evlerimizdeki enerji akışı zihnimizdeki düşünce akışını da sağlayacaktır. Mekanlarınız pozitif enerjilerle dolsun.

FUNDA GÜR

17 Ağustos 2019 Cumartesi

ŞAMANİK YOL


       
ŞAMAN

               Şaman, aynı anda bir ayağıyla günlük yaşamda yürüyen, diğer ayağıyla spiritüel dünyada yürüyen demektir. Şamanik Şifa, hayati güç, yaşam kuvveti, bütünlük anlamına gelir. Şifa Çemberi, hayatı bir çember içinde anlamanın yoludur. 
        Ülkemizde “şaman” kelimesi genellikle Eski Türklere özgü bir inanç sistemi olarak bilinmektedir. Bu tanım doğru olmakla birlikte yeterli değildir. Çünkü şamanlar sadece Eski Türklerde değil, dünyanın her yerinde, en eski çağlardan beri yaşamış ve yaşamaya devam etmektedir. Genellikle efsane temelli evren tasavvuruna sahip olan topluluklarda, kabilelerde şamanik gelenekler varlığını daha uzun sürdürmekteyken, yerleşik topluluklarda da şamanlara rastlanabilmektedir. Kızılderililer, Aborjinler, Maya Şamanları en bilinenlerdendir.
        Şamanik Şifa Çemberinde dört temel yön, merkez, aşağı, yukarı konumları mevcuttur. Yeryüzüne ait konular 4 grupta incelenir: 4 Element, Toprak Ananın 4 Krallığı, Yönler, 4 İnsan Irkı, 4 Renk, 4 Mevsim…Ruh dünyasının yapısı ise üçlüdür: Var olan her şey, Dişil olan her şey, Erkek olan her şey. Kainat 4+3=7 günde yaratılmıştır. Yaratıcının rüya sayısı 7’dir.
          Şamanlar, sıradan olmayan gerçekliği Yukarı Dünya, Alt Dünya ve Orta Dünya diye üç bölüme ayırırlar. Şamanik Yolculuk çalışmaları bu dünyalara yapılır. Klasik masalların çoğunda bu yolculuklar anlatılır.
        Alt dünya, içgüdüsel bilgeliğin dünyasıdır. Dünyasal konularda, günlük yaşamımıza rehberlik için bu dünyaya yolculuk yapabiliriz. Yolculuğa genellikle ağaç gövdesi, yanardağ, yerde bir delik, mağara, göl, akarsu, asansör gibi yere inmemizi sağlayan imgelerle başlanır. Yolculuğumuzda erk alanımızı ve erk hayvanımızı tespit edip, çalışmalarda erk hayvanımızdan yardım alabiliriz. Bu havyan yerine doğada bulunan başka bir nagual de bu dünyada bize rehber olabilir.
        Yukarı dünya, evrensel bilgilere sahip, bizlere insan formunda görünen, felsefi ve ruhani rehberlerin, kozmik varlıkların, ulu ve bilge büyüklerin evidir. Buradaki rehberlikler bize büyük resmi göstermektedir. Ruhsal rehberimizle burada karşılaşırız. Bu yolculuklara çıkarken kullanılan imgeler ipe tırmanmak, ağaca tırmanmak, fasülye sırığı, merdiven, dağın tepesi, hortumla yükselmek, gökkuşağına tırmanmak, bacadan çıkmak, uçan bir hayvanın kanadına binmek gibi yukarıya çıkmamızı sağlayan imgelerdir.
        Orta dünya, yaşadığımız fiziksel dünya içerisindeki hem sıradan hem de sıradan olmayan gerçekliktir. Psişik olgular, paranormal olaylar, düşünce formları, hastalıklar, ölümler bu alandaki çalışmalardır. Şifacı Şamanlar genellikle bu alanda çalışırlar.
          Şamanizmde ağaçlar, hayvanlar, ay, yıldızlar vb. ile aynı ruhun parçaları, bir ve bütün olduğumuz kabul edilir. Çember şekli bu bütünlüğü ifade etmek için de kullanılır. Atalar da Şamanların çok önemli kutsal varlıklarıdır. Her konuda kökene başvurmak esastır.
           Şaman olmak bir meslekten ziyade liyakat ile verilmiş bir lütuftur. Şamanik yolculuk eğitimleri almakla ya da şamanlarla birlikte yaşamakla hemen şaman olunmaz. Şamanlar da kendileri için “şaman” tabirini kullanmaktan imtina ederler. 
          Şamanizm konusunda çalışmak isteyen kişi çevresindeki insanları ya da doğayı doğal olarak iyileştirir ancak aslolan kendini iyileştirmesidir. Zaten bütün, parçalarının iyileşmesiyle iyileşecektir.
            Şamanik yolculuk yöntemlerinden biri düş zamanına yolculuktur. Düş zamanının fiziksel yaşamımızla paralel olan yaşamımızı ifade ettiği düşünülebilir.
            Çember şeklinde yapılan şifa çalışmalarından en ünlüsü yıldız kızı çemberidir. Hem ışık hem gölge yanımızın bütünleştiği çalışmadır yıldız kızı çemberi.
        Şamanik çalışmalarda davul, zil vb. enstrümanlar çalarak ritm ile çalışılır. Bazen bireysel ya da kollektif danslar da uygulanır. Bu danslar ya belirli bir enerjiyi hissetmek için belirli varlığın dansı veya doğa olaylarının oluşumunu yansıtan figürler olabilir. Şaman dansında belirli bir kareografi belirlemek yerine enerjinin bedenden akıp geçmesine izin verilerek serbest dans daha çok tercih edilir. Zaman zaman dans eden şamanlar maske ya da kostümler giyebilir. Belirli hayvanların postlarını, dişlerini vb. bedenine asabilirler.
            Bireysel olarak şamanik yolculuk yapılabileceği gibi gruplar halinde de çalışılabilir.
Şamanik topluluklarda her kabilenin bir şamanı olur ve o kabilede birinin hastalığında, doğumlarda, ölümlerde, önemli kararlarda bu şamanın rehberliğinde şifa yapılır.
Şamanik Yolculuk benim hayatımda da çok önemli olmuştur. Katıldığım şamanik eğitimlerde dönüştürücü etkiler yaşayarak önemli farkındalıklar geliştirdim. Eğitimlerim devam ediyor. Zaten şamanik yolculuk uçsuz bucaksız bir derya. Yaşamın başı sonu olsa bile şamanik yolculuğun ilk ve son durağının olmadığını düşünüyorum.
Son dönemlerde Masal Anlatıcılığı eğitimiyle yöneldiğim masallar dünyasının aslında şamanik yolculukları anlatması beni şaşırtıyor. Okuduğunuz masallarda bu etkileri izlemek çok keyifli oluyor, tavsiye ederim.
Herhangi bir konuda çalışan şifacılar zaman zaman şifa kanalından gelecek rehberliklere ihtiyaç duyarlar. Böyle zamanlarda Şamanlar hemen yardıma koşar. Dünyanın her yerinde yardıma ihtiyacı hissedebilecek duyarlılıkta Şamanlar hem insanlara, hem de ormanlara, hayvanlara, çeşitli olaylara yardıma hazır bekler. Ulu Şamanlar rehberiniz olsun.
Profesör Alberto Villoldo’nun “Işıldayan Beden” isimli videosunu bu linkten izleyebilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=5X7LIDGePfE

FUNDA GÜR

20 Temmuz 2019 Cumartesi

NLP NÖRO LİNGUİSTİK PROGRAMLAMA

NLP


NLP, üç kelimenin birleşiminden oluşmuştur ve anlamı da bu kelimelere yönelik sorularda yer alır: Nöroloji (Beynin ve düşüncenin mekanizması nasıl işler?), Linguistik (Dilimizi nasıl kullanırız ve bu kullanım bizi nasıl etkiler?), Programlama (Hedeflerimize ulaşmak için eylemlerimizi nasıl sıralarız?)

NLP’nin temel aldığı varsayımlar şunlardır:
·         İnsanlar, gerçeklere göre değil, kendi deneyimlerine göre tepkiler verirler.
·         Bir seçeneğinizin olması, hiçbir seçeneğinizin olmamasından her zaman daha iyidir.
·         İnsanlar, içinde bulundukları anda yapabilecekleri en iyi seçimi yaparlar.
·         İnsanlar, işlerini mükemmel bir şekilde yaparlar.
·         Her eylemin bir amacı vardır.
·         Her davranışın temelinde pozitif bir niyet yatar.
·         Bilinçaltı, bilinci dengeler ve bu, kötü bir şey değildir.
·         İletişim süreci, sadece söylemek istenilenleri değil, alınan tepkileri de içerir.
·       Ortaya koyabileceğiniz veya ihtiyaç duyduğunuz her türlü kaynak aslında sizde vardır veya isterseniz, onları yaratabilirsiniz.
·      Zihin ile beden, bütünsel bir sistemi meydana getirirler ve aynı kişinin iki farklı yüzü gibidirler.
· Bütün bilgiler, duyular aracılığıyla alınır ve yine onlar aracılığıyla değerlendirilirler.
·      Başarılı performansları ve uygulamaları modellemek, sizi daha mükemmel bir hale getirir.
·        Anlamak ve öğrenmek istiyorsanız, harekete geçin!

(Kaynak: NLP Çalışma Kitabı, Joseph O'connor)


FUNDA GÜR

19 Temmuz 2019 Cuma

EFT DUYGUSAL ÖZGÜRLEŞME TEKNİKLERİ

EFT


Parmak uçlarıyla, enerji beden üzerindeki meridyenlerde belirli noktalara vurarak yapılan iyileşme yöntemi “tapping” olarak isimlendirilir ve bu şekilde iyileşme işlemine de EFT (Duygusal Özgürleşme Teknikleri) ismi verilir.
EFT yönteminin öncelikli amacı fiziksel, enerjetik, duygusal, zihinsel bedenlerimizdeki tıkanıklıklarımızın enerji bedenimizde blokaj oluşturması nedeniyle tıkanmış olan enerjinin açılmasıdır. Blokaj açmak, şifacılığın etkin çalışmalarındandır. Tapping ile hafif vuruşlarla blokajlar açılabilir. Blokajlar geçmişten gelen kötü bir anı olabileceği gibi gelecekle ilgili bir endişe veya korku, kötü bir alışkanlık veya istenmeyen herhangi bir durum olabilir. Öncelikle blokajı tespit etmek, sonra dönüştürerek özgürleşmek gerekir. Belirlenmiş blokaj açılmadan yeni bir niyet çalışması yapmamak önemlidir.
Başın tepe noktası, kaşın başlangıç noktası, gözün ucu noktası, gözün altı, burnun altı, çene, köprücük kemiği, koltukaltı, karate vuruşu noktası gibi noktalar enerji bedendeki meridyenler üzerinde tapping yapılan noktalardır. Belirli bir konu seçip bu noktalar üzerinde sırayla ve akıcı olarak çalışmak gerekir.
       EFT vuruşları sırasında yüksek sesle konuşmak, öncelikle sorunu belirtip sonra çözüme doğu giden sırada cümleler kurmak gerekir. Bu cümleler plansız, spontane gelişmelidir. Genellikle işlem sırasında çözüm cümleleri de gelecektir.
         EFT, enerji egzersizleriyle, enerji masajıyla, çapalama tekniğiyle birleştirilebilir.
         Hepimize özgür bir enerji beden dilerim.

FUNDA GÜR

17 Temmuz 2019 Çarşamba

THETA HEALİNG

THETA HEALİNG


Theta Healing, beynimizin Teta frekansında çalışan, bilinçli ve bilinçdışı kodlarımızı dönüştüren bir şifacılık alanıdır.
Vianna Stibal, kendi rahatsızlığını iyileştirirken yaşadığı deneyimlerini DNA Aktivasyonu ile birleştirerek Orian Tekniğini oluşturmuş, zamanla bu tekniği geliştirerek Theta Healing tekniğinin kurucusu olmuştur.
Theta Healing birçok şifa alanında kullanılan şifacılık tekniklerini içermektedir. Birçok şifacılık alanı beynin Alfa frekansına yönelik çalışmalardan oluşurken, Theta Healing farklı olarak Teta frekansına yönelik çalışır ve bu frekansın bilinç ve bilinçaltı kodların dönüşümüne daha uygun olduğunu iddia eder.
Zihinsel bedenin fiziksel, enerji ve duygusal tüm bedenleri etkilediği ve onlardan etkilendiği esasından hareketle Theta Healing’de zihinsel beden şifalandırılarak fiziksel, enerji ve duygusal bedenlerdeki rahatsızlıklar iyileştirilir. “Sen ne düşünürsen o düşüncesin” ilkesi Theta Healing’in anahtar cümlesidir.
Tüm inanç sistemlerine uygun olarak çalışılan Theta Healing’de taç çakradan yukarıya yönelerek Yaratıcı ile iletişim kurulur ve Yaratıcı ile işbirliği içerisinde çalışılır.
Meditasyonlar, Olumlama cümleleri, negatif kodların pozitife dönüştürülmesi, zihnimizdeki kodların bilinçaltına uygun köklerden seçilmesi, emir kipleri kullanımı Theta Healing’in başlıca uygulamalarıdır.
Eğer şifa bir değişim içeriyorsa ve olumsuz bir durumun yerine olumlu bir durum yerleştirilerek değişiklik ileri yönlü yapılıyorsa bu şifacılıkta “dönüşüm” olarak adlandırılır. Zihinsel bedene yönelik şifa çalışmaları bizi iyileştirirken aynı zamanda dönüştürmektedir. Biz tırtıldan kelebeğe dönüşür gibi dönüşürken her kanat çırptığımızda kelebek etkisine maruz kalan tüm varlık alemleri bizimle birlikte dönüşür.
Kelebek etkisiyle, tüm varlıklara sevgiden geldiklerini hatırlatabilmemiz ümidiyle.

FUNDA GÜR

6 Temmuz 2019 Cumartesi

HO'OPONOPONO


HO'OPONOPONO

Ho’oponopono sözcüğü “hatalı olanı düzeltmek, doğru haline getirmek” anlamına gelir.
            Hawaili bir şaman olan Morrnah Sinemona tarafından ortaya çıkartılan bir öğreti olduğu için Ho’oponopono’nun Hawaili şifacıların sırrı olduğu söylenir.
           
            Ho’oponopono’nun temel ilkeleri şunlardır:
  1. ·         Fiziksel gerçekliği yaratan düşüncelerimdir.
  2. ·         Eğer düşüncelerim hatalıysa, yanlış bir fiziksel gerçeklik yaratırlar.
  3. ·         Eğer düşüncelerim kusursuzsa, sevgi dolu bir fiziksel gerçeklik yaratırlar.
  4. ·         Her şey içeridedir. Her şey zihnimde düşünce olarak vardır.
  5. ·         Fiziksel evrenim her nasılsa, onun yaratıcısı olan benim ve eğer ben düşüncelerimi düzeltirsem, gerçekliğimi değiştirebilirim.
Ho’oponopono öğretisine göre kişiliğimiz dört unsurdan oluşur ve benliğin bu farklı bölümleri arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi yönünde çalışılmalıdır:
  1. ·         Bilinçaltı; Çocuk; Unihipili
  2. ·         Bilinç; Anne; Uhane
  3. ·         Üst Bilinç; Baba; Aumakua
  4. ·         Tanrı; İlahi Zeka; İçimizdeki Tanrı
Ho’oponopono öğretisinde dört anahtar cümle kullanılır:
  1. ·         Özür dilerim
  2. ·         Beni affet.
  3. ·         Teşekkür ederim.
  4. ·         Seni seviyorum.
 Ho’oponopono öğretisinin kadim köklerimizi şifalandırması dileğiyle.

FUNDA GÜR

MASAL KAHRAMANLARIYLA TANIŞIKLIK

             Aynı yaşamın içerisinde farklı düzlemler de kollektif yaşarız hepimiz. Bu düzlemler farklı boyutlar da ev sahipliği yapar insan...