Sayfalar

29 Mayıs 2019 Çarşamba

EVRENSEL YAŞAM ENERJİSİ

EVRENSEL YAŞAM ENERJİSİ


“Genelde insan bilgisini aşan zekaya;
Çin’de qi veya chi,
Hindistan ve Tibet yoga kültüründe prana,
İbranice’de ruach,
Japonca’da ki,
Tasavvufta baraka,
Lakotalarda wakan,
Iraklılarda orenda,
Ituri Pigmelerinde megbe,
Hristiyanlıkta kutsal ruh
adı verilir."

 ( Enerji Tıbbı, Donna Eden )

28 Mayıs 2019 Salı

26 Mayıs 2019 Pazar

BEDEN VE RUH

PLOTİNUS


Bedenin, ruhun ona dört bir yandan
yağdığını, aktığını, dolduğunu ve ışıldadığını
düşünmesine izin verin.”
( Plotinus )

"MEVSİMLER" BELGESEL FİLMİ


MEVSİMLER BELGESELİ

Orijinal ismi “Seasons” olan “Mevsimlersinema filmi, 2015 yılı Fransa ve Almanya yapımı olup belgesel türündedir.
Mevsimler, doğal yaşamı yalın bir şekilde sunan, izlerken duygulandıran, dinlendiren ve düşündüren bir belgesel. Aslında hayatımızın içinde gözlemlememiz gereken doğabelgeselden izlemek de üzücü biraz.
Doğanın döngüleri, bitkilerin mevsimlere göre değişimleri, hayvanların birbirleriyle ilişkileri, insanların doğaya olan maalesef olumsuz etkileri belgeselin içeriklerinde yer alıyor.
Doğa ananın öğretmenliğini kabul ettiğimizde doğadaki bir ağacın duruşundan da bir hayvanın bakışından da çok şey öğrenebiliriz. Modern insanların “ilkel” olarak adlandırdığı kabile topluluklarının aslında doğayı okuyup anlayabilen, doğa ile uyumlu yaşamayı başarmış, bitkilere ve hayvanlara saygı duyabilme ve yardım edebilme erdemine erişmiş ulu insanlar olduğunu biliyoruz. Şifacılar, sadece insanları iyileştiren değil, doğanın kendi kendini iyileştiren döngülerinin olağan şekilde akmasına yardımcı olan, bitkileri tanıyan, onlarla enerji alışverişi yapan, hayvanları sezgisel olarak hissedebilen, doğadaki her varlığın hayatımızda birer sembol olduğunu bilen, doğanın bir parçası olarak doğa anaya yardım eden kişilerdir. Şifacılar, ormandaki tüm canlıların tek nefeste bütünleştiğini bilir, o nefesi duyar ve kendisi de onlarla aynı anda bu tek nefeste bütünleşir. Bütün çareler, ilaçlar, çözümler doğada var. Doğadan uzak yaşayan bir insan, doğanın cömertliğine de kapılarını kapatmıştır. İçsel aydınlanma, apartman dairemizde gözlerimizi kapatıp oturarak değil, doğayı izleyerek olur. 

          Konuyla ilgili olarak “Doğa Ananın Rehberliği” konulu yazımı okumanızı öneririm: 

Belgesel hakkında daha detaylı bilgi için: https://www.sinemalar.com/film/245062/les-saisons-2015

Mevsimler belgeselinin içsel doğamıza açılan yeni kapılar sunmasını dilerim.

FUNDA GÜR




25 Mayıs 2019 Cumartesi

İNSAN TASARIMI

İNSAN TASARIMI


İnsan Tasarımı, Astroloji, I Ching, Kabala, çakra sistemi ve kuantum fiziğinin bir sentezidir.
İnsan Tasarımı Sistemi, Robert Alan Krakower’e, 1987’de İspanya’da yaşadığı mistik bir deneyim esnasında aktarılmıştır. Bu deneyimden sonra Robert Alan Krakower, ismin Ra Uru Hu olarak değiştirmiştir. Ra Uru Hu, sistemin enerjisinin tüm inanlığa aktarıldığını söylemiştir. Benim yararlandığım kaynak ise Karen Curry’nin “İnsan Tasarımını Anlamak” isimli kitabı oldu. Kitap, “Human Design Specialists” ve “Human Design Türkiye” isimli internet sitelerine atıfta bulunmaktadır.
İnsan Tasarımı kişisel olarak tasarlanan beden grafiklerinin yorumlanması esasına dayanıyor. İnternet sitesine bilgilerinizi girdiğinizde sizin grafiğinizi mail olarak alıp kitaptaki bilgilerle grafiğinizi yorumlayabilirsiniz. 
İnsan tasarımına göre 5 kişilik tipi vardır: Gerçekleştiriciler, Üreticiler, Gerçekleştiren Üreticiler, Göstericiler, Yansıtıcılar. (Benim tipim: üretici)
Beden grafiğinde bulunan 9 geometrik şekil 9 merkezi temsil eder ve bu merkezlerin işlevi 7 ana çakraya benzemektedir. Merkezler grafikte eğer renkliyse “tanımlı merkezler”, renksizse yani beyazsa “tanımsız veya açık merkezler” olarak ifade edilir. 9 merkezin isimleri: Tepe, Ajna, Boğaz, Kimlik, İrade, Duygusal Güneş Sinirağı, Kök, Sakral, Dalak. (Benim kapalı-tanımlı merkezlerim: Tepe, Ajna, Boğaz, Kimlik, İrade, Sakral, Dalak, açık-tanımsız merkezlerim: Duygusal Güneş Sinirağı, Kök)
Merkezlerin birbirine bağlandığı çizgilere “kanallar” denir. 32 adet kanal vardır ve kanalların renkleri de grafiğin analizinde fikir verir. Her bir kanal 2 kapıyı birbirine bağlar. Doğum Tablosu ve Enkarnasyon Haçı kapılarla bağlantılı olarak yorumlanır. (Benim burcum aslan olduğu için grafiğimdeki yorumlar aslan burcunun genel yorumlarına uygun) Kapılar: Kendini ifade, Anahtarların Koruyucusu, Düzen Sağlamak, Yanıtlar, Kalıplar, Sürtüşme, Etkileşimdeki Benlik, Katkı, Odaklanma, Benlik Sevgisi, Fikirler, İhtiyat, Dinleyici, Güç Becerileri, Aşırı Uçlar, Beceriler, Kanılar, Düzeltme, İstemek, Başkalaşım, Haznedar, Açıklık, Özümseme, Rasyonelleştirme, Ruh Sevgisi, Düzenbaz, Sorumluluk, Mücadele, Sebat, Arzu, Demokrasi, Devamlılık, Mahremiyet, Güç, Değişim, Kriz, Dostluk, Savaşçı, Kışkırtma, Yalnızlık, Fantezi, Bir Şeyleri Bitirmek, İçgörü, Enerji, Kral ya da Kraliçe, Beden Sevgisi, Kavrayış, Derinlik, Prensipler, Değerler, Şok, Durgunluk, Bir Şeyleri Başlatmak, Dürtü, Ruh, Öykücü, Sezgi, Sevinç, Cinsellik, Kabul, Gizem, Ayrıntılar, Kuşku, Karışıklık.
İnsan tasarımında 3 büyük devre vardır: Bireysel, Kabilesel, Kollektif. Büyük devreler özgündür ve birlikte çalışırlar.
Haritalarımızda dolaşırken kalbimizdeki pusulanın rehberliğini dilerim.

FUNDA GÜR

KONFÜÇYÜS İLE LAO TZU'NUN KARŞILAŞMASI

KONFÜÇYÜS

      “Konfüçyüs, Coğ Hanedanı İmparatorluk Kitaplığının Arşivcisi ve Muhafızı olan Lao Tzu’yu görmeye gider. Aralarında şöyle bir konuşma gerçekleştiği rivayet edilir:
Lao Tzu: Ne okuyorsunuz?
Konfüçyüs: Değişimler Kitabını (I Ching) Bana söylediklerine göre eski bilgeler bu kitabı incelerlermiş…
Lao Tzu: Siz ne için okuyorsunuz?
Konfüçyüs: Değişimler Kitabı, insanlık ve adaleti de ele alıyor…
Lao Tzu: İnsanlık ve adalet! Güvercin her gün tüylerini beyazlatsın diye mi yıkanır? Hayır! Yaradılıştan beyazdır çünkü… İnsanlar da böyledir. Eğer yaradılıştan iyi ve adalet sever iseler onlara adaleti öğretmenin lüzumu yoktur.
Konfüçyüs: Ben insanların iyi olduğuna, eğitim ve öğretimin de onları iyi kılmakta devam ettirdiğine inanıyorum. Fakat yeni bir şey öğrenmeden önce eskiyi öğrenmenin gerekliliği kanaatindeyim. Atalarımızın ortaya koymuş olduğu eserleri incelemenin de bu bakımdan faydalı olduğunu düşünüyorum.
Lao Tzu: Bu kibirli halini bırak ve dünyaya adaleti öğretmek gibi büyük iddialardan vazgeç! Hiçbirşey kazanamazsın bundan! İşte sana söyleyebileceklerimin hepsi bu.
Konfüçyüs öğrencilerinin arasına döndüğü zaman hepsi merakla Lao Tzu ile ne konuştuğunu ve O’nu nasıl bulduğunu sormuşlar…
Konfüçyüs: Kuşların nasıl uçtuğunu, balığın nasıl yüzdüğünü, hayvanların nasıl konuştuğunu bilirim. Fakat bir de ejderha var. Onun rüzgarın sırtında nasıl bulutlara bindiğini ve oradan gökyüzüne çıktığını bilemem. Bugün Lao Tzu’yu gördüm. O bir ejderhaya benziyor! demiş…”

24 Mayıs 2019 Cuma

ÜÇ GUNA

rajas tamas sattva

Guna, Hindistan’a ait bir kavramdır ve tüm canlılarda bulunur. Rajas, Tamas ve Sattva şeklinde üç guna mevcuttur.
Rajas, aktif olup aşırı yönlerimizi ifade eder.
Tamas, pasif olup tembel yanımızı ifade eder.
Sattva, dengeli olandır.
Rajas veya Tamas gibi uçlarda yaşayanlar sarkaç yasasıyla bir uçtan diğer uca savrulup dururlar. Bu uçların birinden diğerine hızlıca geçmek, kişinin negatif ve pozitif ruh hallerinde hızlı geçişler yaşatır. Bu savrulmalar dengesizliğe ve sonuçta yorgunluğa sebep olur. Ayrıca uçlardan birinde bulunan kişi hayatına giren olayları ve insanları zıt çekim etkisiyle çeker. Bu durumda kendisine en zıt insanlar ve korktuğu olaylar hayatına girmiş olur. Zıt kutuplar arasında savrulan kişi kısır döngü gibi korkularıyla boğuşur durur.
Rajas ve Tamas arasında savrularak hayatın zorluklarıyla pişen insan belli bir olgunluğa ulaşarak Sattva gunasında bulunur. Sattva’da bulunan kişi dengelidir, dingindir, hayatın zorlukları karşısında sakinliğini koruyarak bilinçli hareket eder. Olaylara ve insanlara karşı nötr kalmayı başarabilmek büyük bir erdemdir ve uzun bir çaba sonucu edinilebilir. Nitekim tarihte bu dinginliği sağlamış örnekler mevcuttur. Orta yolu bulmuş kişilerin çekim etkisi “benzer benzeri çeker” yasasıyla şekillenir. Kendine benzeyen insanları ve olayları hayatlarına çekerler.
Dağla vadi arasında açan ortanca çiçekleri olabilmek ümidiyle!

FUNDA GÜR

23 Mayıs 2019 Perşembe

TURNA KUŞU İLE YILAN

YİN YANG SEMBOLÜ

         “Chan San Fınğ gezgin bir Rahipmiş. Bir gün rüyasında bir turna kuşu ile yılanın kavgasını görmüş. Birbirleriyle yumuşak hamlelerle savaşmaları ve sonunda birinin diğerine üstün gelmemesi üstada ilham vermiş ve Chan San Fınğ’ın, Tai Chi Chuan (Taici çüen) gibi savunma sanatlarını Taoist ilkelerle hayata geçirmesine vesile olmuş.
           Taocu felsefede kutupluluk ilkesi esastır ve hayatta her konuda iki kutup arasında denge oluşturulmaya çalışılır. Turna kuşu göksel, yılan ise yersel bir sembol olup yerle gök arasındaki mücadelenin sürekli olması, bizi yersel olanla göksel olan arasında dengede kalmaya zorlar.
            Evrensel Yaşam Enerjisinde turna kuşu evrensel, yılan yaşamsal enerjidir ve içsel egzersizlerle gerçekleştirdiğimiz, omurgamızdaki her canlanma, kundalini yılanının uyanışını sağlayarak zaman içerisinde bizi turna kuşuna dönüştürür. Zümrüdü Anka misali havada uçan kuş ateş olup yandığında kül olarak toprağa karışır ve devinim yeniden başlar.
Farklı elementleri temsil eden hayvanların simya ile devinerek birbirlerine dönüşmeleri evrenle yaşam arasındaki, makro kozmos ile mikro kozmos arasındaki akışı temsil eder.
Evrensel Yaşam Sanatçıları yerle gök arasında köprü kuran bir ağaç misali kutupluluk ilkesini özünde taşırlar.
Turna kuşu kadar yüksek bilinçle ve yılan kadar alçak gönülle soylu mücadeleler dilerim.


FUNDA GÜR

KÖK ÇAKRA

KÖK ÇAKRA


Kök çakra enerji bedendeki 7 ana çakradan en altta bulunan ve Kundalini Enerjisinde ilk açılan çakradır. Kundalini yılanı bu çakrada uyku halindedir ve uyanış bu çakranın açılmasıyla başlar.
Kök çakranın fiziksel bedendeki yeri omurganın kök kısmıdır.
Her konuda temel olan kök çakra çocukluk çağıyla ve atalarla ilgilidir. Çocukluk döneminde oluşan veya atalarımızdan bize geçmiş unsurların çözümünde bu çakra ile çalışılır.
Korkuların biriktiği ana merkez olan kök çakra güven ve özgüven çalışmalarında özellikle önemlidir. İçimizdeki tüm korkuları sevgiye dönüştürmedikçe diğer çakraları çalışmak ertelenmelidir.
Kök çakranın rengi parlak kırmızıdır ve kırmızı renk gökkuşağının en dış halkasını oluşturur. Çocukluk anılarımızdaki kırmızı pabuçlarımız bizi kök çakrada dolaştırır. Dinlerde, mitolojilerde, bilimlerde tekrar tekrar karşılaştığımız mucizevi meyve olan kırmızı elma her alanda bize temel oluşturur ve hikayeler kırmızı elmayla şekillenir.
Kök çakranın elementi topraktır. Kırmızı başlıklı kız korkularıyla ormanda yüzleşir. Atalarımızın soy ağacı yine buradan kök salar.
Evrensel Yaşam yolculuğu kök çakradan başlar, kök çakra karanlık ormanlara açılan gökkuşağının kırmızı kapısıdır.
Kare şeklindeki evlerin üçgen şeklindeki kırmızı çatıları kök çakranın ailemizdeki yerini yansıtır.
Kök çakramız yaşam amacımızı, dünyadaki varlık nedenlerimizi, şifa zincirindeki yerimizi bulmamızı sağlar, onu geçmiş kayıtları içeren kırmızı bir saat veya pusula olarak da düşünebiliriz.
Şamanik Yolculuktaki erk hayvanım olan kırmızı ejderha Neptün’e sevgi ve selamlarımla kök çakralarımızda şifalı yolculuklar dilerim.

FUNDA GÜR


22 Mayıs 2019 Çarşamba

AURA

AURA RENKLERİ


İnsan bedeni fiziksel, enerjetik, duygusal, zihinsel ve ruhsal yapısıyla bir bütündür. Ancak yalnızca fiziksel bedenimiz görülebilir çünkü titreşimleri en hafif olan bedenimiz bu bedendir. Fiziksel bedenin etrafından enerji beden ve diğer bedenler insanı çevreleyerek onun dikey elips şeklinde bir gök cismi gibi olmasını sağlar.
İnsan bedeninin en dışında bulunan halka paralel ve meridyen dairelerinden oluşan bir kafes şeklindedir ve “evrensel yaşam kafesi” olarak adlandırılır. Bu kafesteki paralel ve meridyen dairelerinin kesişim noktaları bizim kodlarımızı oluşturur ki geçmiş ve gelecek akaşa kayıtlarımız bu noktalarda kayıtlıdır. Bu noktaların ellerle tıklanmasıyla ilgili konular şifalanır.
İnsanın görünen fiziksel bedeni ile en dış yüzeyindeki evrensel yaşam kafesi arasında kalan enerji alanının genel adı “aura”dır. Aura insanın yaşam alanıdır, onu kozmik bir yapıya dönüştürendir.
Aura alanının en tipik özelliği çeşitli renk katmanlarından oluşmasıdır ancak aura renkleri herkes tarafından ve çıplak gözle görülmez. Durugörü konusunda yetkin kimselerce veya Kirlian Fotoğrafçılığı gibi gelişmiş tekniklerle auranın görüntüsü ve renkleri görülmüştür. Auradaki her rengin bir anlamı olduğu için kişinin sağlık durumu ve ruh hali hakkında bilgi edinmek için renkler rehberlik eder. Renklerin parlak olması ve aura katmanlarının kesintisiz olması güçlü enerjinin göstergesidir.
Auranın rengi görünmese dahi insan bedeninin dışında bulunan bir katmanın varlığı ve bu katmanın boyutu şifacılar tarafından enerjisel olarak rahatlıkla ölçülebilmektedir. Bu ölçüde boyutun büyüklüğü ve kesintisiz olması kişinin enerjisinin güçlü olduğunu gösterir.
Aura tüm insanlarda bulunmakla birlikte bitkilerde ve hayvanlarda da aura bulunur ve bunların auraları da çeşitli yöntemlerle ölçülerek enerjileri hakkında fikir edinilebilir.
       İnsan, etrafında dolaşan kara bulutlardan, örneğin kirli düşüncelerden arındıkça auratemiz, parlak renklerle dolacaktır.           
     Auramızda bulunan toz bulutlarından arınarak özümüzdeki ışığı yayabileceğimiz güneşlere dönüşebilmek ümidiyle!
      Aura fotoğraflarının çekimini mümkün hale getiren Semyon Davidovich Kirlian ve eşi Valentine Kirlian tarafından geliştirilen Kirlian Fotoğrafçılığı ile çekilmiş fotoğraf örneklerini bu linkten görebilirsiniz: 

FUNDA GÜR

EVRENSEL YAŞAM DÖNGÜLERİ



           Enerji bedenimiz ahenkle dans eden renkli ışık kürelerinden oluşur.
İnsan omurgasına denk gelen dikey yönlü ışık sütunlarındaki akupunktur noktaları üzerinde Dantien denilen halkalar ve çakra denilen girdaplar belli bir ritmde, birbirleriyle uyum içerisinde dönerler. Her küre belli bir enerji merkezini oluşturur ve aynı zamanda bu küreler birbirlerinin enerjileriyle de bağlantılıdırlar. Her merkezin kendine has bir rengi, şekli, harfi, sayısı, sesi, hızı, büyüklüğü vardır. Hepsinin dengede olması esas olmakla birlikte dengede olmaları aynı olmaları anlamına gelmez, farklılıklarıyla bir bütündürler. Gökkuşağındaki renklere göre dizilmişlerdir ve tıpkı gökkuşağı gibi farklı renklerde olmaları onları güzel kılar.
Evrensel yaşam öğretilerinde ve özellikle de Kundalini Reiki çalışmalarında şifa, köklerimizden, kök çakramızdan başlar. Aşağıdan yukarıya doğru sırayla teker teker çakralarımız açılır.
Herkesin kendine has bir dönüşüm hızı vardır ve iyileşme yönü spiral halkalar çizerek, yukarıya doğrudur. Bu nedenle çakraların dengelenmesi, ahenkle dönmeleri, bazı kişiler için çok hızlı gerçekleşirken bazıları için de yaşamlar boyu sürebilir. Herkesin yavaş ve hızlı dönüşen enerji merkezleri birbirinden farklı olacaktır. Kendimizin ve birbirimizin dönüşüm hızına saygı duyarak hayat mücadelesinde herkese şefkatle yaklaşabilmek bu anlamda çok önem taşır.
Enerji merkezlerindeki açılım bizim sağlığımızı, duygularımızı, düşüncelerimizi, tüm yaşamımızı etkiler. Bunun bilincinde olarak çok yönlü dönüşüme hazır olursak asalarımız işte o zaman yılana dönüşecektir.
Yaşamda yukarıya doğru büyüyen halkalarda bilinçli açılımlar içerisinde elif misali durabilmek dileğiyle.

FUNDA GÜR

21 Mayıs 2019 Salı

TAİ CHİ

TAİ CHİ


Chi” kelimesinin anlamı “Evrensel Yaşam Enerjisi”dir. “Tai Chi” söz öbeğinin çeşitli anlamları: Karşıtların Birliği, Hareketli Meditasyon, Çinlilerin Gölge Boksu, Harekete Dönüştürülmüş Bilgelik, Enerjinin Dansı, Yin-Yang Hareketler Bütünü, Tao Savaşçısının Uygulaması, Evrensel Kanunlara Dayanan Dövüş Sanatı, Yüce Nihai Yumruk, Yumuşak Yumruk, Sakin Güç. “Tai Chi Chuan” olarak da isimlendirilir.
Tao öğretisinin bir uygulaması olan Tai Chi , Çin’de yüzyıllardır uygulanan içsel enerji egzersizlerindendir. Günümüzde Çin sokaklarında topluluklar halinde spor olarak uygulanmaktadır. Tai Chi'nin geleneksel Çin müzikleri eşliğinde yapılması tavsiye edilir.
Günde iki kez Tai Chi yapan bir kişinin, bir bebeğin esnekliğine, bir demircinin gücüne ve bir bilgenin ruhuna sahip olacağı iddia edilir.
Tai Chi hareketleri, seri halinde yapılır ve bu serilere form adı verilir. 8’lik, 10’luk, 24’lük, 48’lik formlar halinde uygulanan serilerin her parçası hem doğayı taklit eden öğelerle hem de enerji bedenin işleyişine uygun öğelerle birleşerek oluşturulur. Tai Chi, Qi Cong öğeleriyle de bütünleşir.
Sinema sektöründe “tai chi” ismi içeren filmlerin savunma sanatını yansıtmasına karşın, içsel egzersiz olarak uygulanan tai chi, oldukça yavaş ve yumuşak devinimlerle, dans şeklinde yapılmaktadır.
Dizlerin esnek olması ve dilin yukarıya doğru kıvrık olması enerjinin akışını kolaylaştırmaktadır.
Ayna hareketi, Atın Yelesini Taramak, Altın Horoz, Serçenin Kuyruğunu Yakalamak bazı hareketlerin ve ısınmaların ismidir ancak farklı ekollerde farklı şekillerde isimlendirmeler görülmektedir.
Her şey olması gerektiği gibi olur ve tüm oluşun içinde bilgelik sakinlikte ortaya çıkar. Tai Chi ile bedenimizdeki devinimleri hareke geçirirken tüm olup bitenleri sakince izleyebilmeyi dilerim.
Tai chi dersi alırken hocamın bana önerdiği bu videoyu ben de fikir vermesi açısından sizlerle paylaşmak istiyorum: https://www.youtube.com/watch?v=TBvF6r6DOvc 

FUNDA GÜR

20 Mayıs 2019 Pazartesi

QİGONG

QİGONG


         “Qi(chi):EvrenselYaşam Enerjisi” ve “Gong(kung):Egzersiz” kelimelerinin birleşiminden oluşan Qigong (eski adıyla Chikung) Çin’de M.Ö. 8. yüzyıldan beri uygulanan, Taocu hekimlik anlayışını yansıtan evrensel yaşam enerjisi egzersizleridir. “İçsel Egzersizler” diye de adlandırılır.

         Egzersizler genellikle ayakta ve dirseklerle dizler hafif bükülmüş şekilde yapılır ki enerji bedenimizde rahatça dolaşabilsin. Sert ve keskin geçişler enerjinin akışını kesebilir, enerjinin yumuşakça akması istenmektedir. Bedenin ön ve arka meridyenlerini bağlayabilmek için dil de yukarıya ve geriye doğru kıvrılır, böylece enerji dolaşımı kesilmeden sağlanmış olur.
        Taocu felsefede yin-yang sembolüyle bildiğimiz kutupluluk ilkesi egzersizlere de yansır, kutuplar arasında denge oluşturarak bütünlüğü sağlarız Qigong uygulayarak.
      Egzersizlerin isimleri doğa ile uyumludur ve okullara, kitaplara göre değişebilmektedir.Örneğin; Bulutları Yarma, Bulutlarda Yürüme, Dalgaları İtme, Gökkuşağı Dansı, Ağaç Duruşları, Koca Ayı Geriniyor, Anka Kuşu Kanatlarını Açıyor, Uçan Güvercin, Uçan Yaban Kazı, Maymun Yürüyüşü gibi isimlerle çalışmak bize kendimizi doğaya daha yakın hissettirecektir.
       Tai Chi Chuan ve diğer Uzakdoğu Savaş Sanatları içerisinde de Qigong öğelerini buluruz,  bu nedenle Qigong'un temel bir spor alanı olduğunu söyleyebiliriz.
    Qigong'a başlamadan önce Taocu Felsefe hakkında çalışmanızı ve doğayı gözlemlemenizi öneririm.
         Evrensel Yaşam Dansı içimizde ve keşfedilmeyi bekliyor. Haydi içimizdeki evrensel yaşam sanatçısını dansa kaldıralım ve bırakalım doğa bizi yönlendirsin. Bedenimize evrensel yaşam egzersizlerini armağan edelim. Tüm dünya zaten dans ediyor, ona uyum sağlamanın, dünyanın ritmine uymanın, onunla tek nefeste bütün olmanın zamanı şimdi.
            İçsel egzersizlerle bilinçli dönüşümler dilerim.
          Tarık Tekman tarafından hazırlanmış olan "Ağaç Duruşlarıyla Canlan" isimli youtube videolarını memnuniyetle tavsiye ederim: https://www.youtube.com/watch?v=4pOn2A0B12U


 FUNDA GÜR



19 Mayıs 2019 Pazar

BEŞ TİBET HAREKETİ

TİBET HAREKETLERİ


         Beş Tibet Hareketi, Tibetli rahiplerin genç kalma sırlarının anlatıldığı, Peter Kelder tarafından yazılan Tibet’in Gençlik Pınarı” isimli kitaplar sayesinde dünyaca tanınmış olup “Tibet Ayinleri” olarak da isimlendirilir. Hareketlerin kişileri gençleştirdiğine inanılır, dünyanın değişik yerlerinde bu hareketleri çalışan çok sayıda insan mevcuttur ve birçok kişi olağanüstü denecek kadar etkili deneyimlere sahiptir.
            Hareketler, fiziksel bedendeki 7 salgı bezini çalıştırarak enerji bedendeki 7 çakrayı etkiler.
Her gün sabah veya akşam genellikle aç karınla yapılır. Toplam hareket süresi yarım saati geçmez.
Her hareketi 3 tekrarla bir hafta yaparak başlanır ve her hafta 2 sayı eklenerek 10 hafta sonunda 21 tekrara erişince bu sayı daimi alışkanlık olarak kalır.
Dünyada her şey belirli bir ritmle titreşir ve bizler de bedenimizle bu ritme katılırsak evrensel yaşamı daha iyi deneyimlemiş oluruz. Spor yaparken rastgele hareketlerle savrulmak yerine sporun içerisine bilinç kattığımızda yalnızca daha sağlıklı ve güzel olmakla kalmayıp, bütünsel şifayla yaşamımızın birçok alanını da dönüştürmüş oluruz.  
Tibet’in Gençlik Pınarı'nda yıkanırken enerjetik arınma dilerim.

FUNDA GÜR

SU JOK



Korece’de “Su:El” ve “Jok:Ayak” kelimelerinden oluşan Su Jok, Koreli bilim adamı Prof. Park Jae Woo’nun eller ve ayaklarda uygulanan akupunktur yöntemidir.
Su Jok Ana Uygunluk Sistemi, her el ve ayakta minyatür bir insan vücudunun şekillendiği ilkesine dayanır.
Su Jok Böcek Uygunluk Sistemi, her el ve ayak parmaklarında da ayrı ayrı minyatür bir insan vücudunun şekillendiği ilkesine dayanır.
Su Jok gibi birçok masaj terapisinde ve Reiki gibi enerji uygulamalarında parça-bütün ilişkisi, bütünsel şifa esas alınarak insan vücudunun eli, ayağı, kulağı, yüzü gibi bir parçasına şifa uygulayarak tüm bedeni şifalandırılır. Birçok şifa çalışmasında şifacı ellerini kullanır. Şifada ellerimizi kullanmamız elimiz içerisinde bulunan enerji merkezlerinin yanısıra ellerimizin bedenimizi temsil etmesinden de kaynaklanır. 
Şifada “el verme” sistemi geçerlidir ve şifacılık el verme denilen bir ritüel ile aktarılır. Anadolu kültürümüzde de yaygın olan el verme bir şifacıdan diğerine aktarılırken teorik ve pratik bilgilerin yanısıra eller aracılığıyla enerji aktarımı şeklinde de gerçekleşir. Günümüzde birçok kişi reiki vb. enerjilerin sembollerini kitaplardan ya da internetten bakarak çiziyor, sözleri ezberliyor, bilgiyi öğreniyor ancak el verme işlemiyle bir şifacı (master) tarafından şifaya uyumlama yapılmadıysa şifa evrensel yaşam enerjisi anlamında kullanılamıyor. Evrensel yaşam enerjisi şifa zincirine el vermeyle katılarak gerçekleşir. Su Jok ilmindeki gibi eller burada da insanın tüm enerji alanını hatta aurasını temsil eder.
Hepimizin makro kozmosun mikrosu olduğunu hatırlatan bu sitemin bize özümüzdeki bütün ve parça ilişkisini anlayabilmemiz için ilham olmasını dilerim.
FUNDA GÜR

18 Mayıs 2019 Cumartesi

BEYNİMİZDEKİ KOZALAK

EPİFİZ BEZİ


Descartes’e göre temel nitelikleri birbirine tümüyle karşıt olan ruh ve cisim normal koşullarda hiçbir şekilde birbiriyle iletişim kurmazlar. Beden kendine özgü, ruh kendine özgü yasalara tabidir. Bu duruma “tözsel düalizm” denir. 
Descartes insan için “tözlerin birliği” kavramını kullanarak insanda ruh ve cismin özel bir şekilde etkileşim içerisinde olduğunu belirtir. Deskartes’e göre bu etkileşim insan beyninde bulunan kozolaksı bir bez sayesinde gerçekleşir.
Bugün insan bedenindeki 7 salgı bezinin her birinin çeşitli işlevlerle 7 çakra ile örtüşerek enerji alanımızı dönüştürdüğünü biliyoruz.
Epifiz bezi Descartes’in belirttiği kozalaksı bezdir ve ruhsal boyuta açılan kapıyı temsil eder. Sezgilerimizi aldığımız, içsel ve dışsal dünyalarımız arasında kapı işlevi gören epifiz bezi evrensel yaşam öğretilerinde sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Bu beze yönelik Usui Reki, Altın Üçgen gibi şifa çalışmalarıyla Descartes’in belirttiği tözlerin birliğini, ruh ve beden bütünlüğünü bilinçli olarak hissederiz.
Epifiz bezi çam kozalağıyla ve Horus’un gözüyle sembolize edilir ve dünyanın her yerinden gizli öğretilerde, masallarda, mitolojilerde, dinlerde bu sembollerle sıklıkla karşılaşırız. Kozalağın yandan görünümü elması, üçlü enerjileri çağrıştırırken yukarıdan görünümü yaşam çiçeği ve spiral sembollerini içermektedir.
Simyagerlerin altın iksiri mannanın da bu bezi etkileyerek gizemler alemine açılım sağladığı rivayet edilir.
Beynimizdeki kozalağın bizi ölümsüz çam ağacının köklerindeki sırlara ulaştırabilmesi ümidiyle!
FUNDA GÜR

ENDOKRİN SİSTEMİMİZ

ENDOKRİN SİSTEM


           Fiziksel bedenimizin endokrin sistemi 7 salgı bezinden oluşur: Böbrek üstü salgı bezleri, üreme bezleri, pankreas, timüs bezi, tiroit, hipofiz bezi, epifiz bezi.
   Salgı bezlerindeki değişimler yaşamımızdaki değişimlerle yakından ilişkilidir. Her salgı bezi enerji bedenimizdeki çakralara karşılık gelir ve belirli duygu ve düşünce kalıplarına da sahiptir.
  Salgı bezlerimizin hayatımızda neyi değiştirdiği bilincine erişmek, evrensel yaşam enerjisinin fiziksel bedenimizdeki şifasını gerçekleştirmeyi sağlayacaktır.
               İnsan hormonlarındaki değişimlerine göre yaşayan bir sistem olabilir evet, ama burada soru şi ki, hormonlarımızı kim yönetiyor? Fiziksel bedenimizi hangi bedenimizle yönetirsek şifalandırabiliriz? Hangi salgı bezimizi şifalandırmak hayatımızda hangi alanları şifalandırmamızı sağlayabilir?
          Gurdjieff, Descartes gibi birçok düşünüre göre insan bir makinedir ve zaten belirli bir sistemle çalışır. Ancak bizler bu makineye bilinç katabilirsek bedenimizde olup bitenleri bilincimizle takip edebilirsek o zaman yaşamımızı da yönetebilmeye başlarız.
  Evrensel yaşamdaki yerimizi inşa ederken bedenimizin bilgeliğiyle aydınlanmamızı dilerim.
 
FUNDA GÜR

15 Mayıs 2019 Çarşamba

BEDENİMİZDEKİ KORKU DUVARLARI


KORKULARI AŞMAK

Korkularımız bedenimizden bir duvar inşa eder ve her korkumuz bu duvara bir hastalık veya fazla kilo ekler. Korkuları sevgiyle ortadan kaldırabileceğimize göre sevgiyle her fazlalığı bedenimizden teker teker uzaklaştırabiliriz.
     Evrensel yaşam çalışmalarında “korku” konusu çok önemsenen başlıca konulardandır. Korkularımızın bilinçaltı sebeplerini bulup onları sevgiyle dönüştürmek bütünsel bir çalışma ve özgüven gerektirir. Bu çalışmalar mutlaka deneyimli bir rehber eşliğinde yapılmalıdır. Enerji çalışmalarının temel kurallarından olan “nasıl kapatılacağını bilmediğiniz kapıyı kesinlikle açmayınız” konusu burada önemlidir. İçerisinde korkularımızdan oluşan bir havuza dalıp onu temizlemeye kalktığınızı düşünün, korkuyla yüzleştiğinizde onunla ne yapacağınızı bilmiyorsanız, geçmişten gelen korkunuzu ortaya çıkardığınızda geçmişinizin şimdinizi ve geleceğinizi daha da çok etkilemesine izin vermiş olursunuz.
        Bedenimizde hastalık veya fazla kilo oluşturan korku tuğlaları örnekleri: Aç kalma korkusu, parasız kalma korkusu, terkedilme korkusu, değersiz hissetme korkusu, cinsel çekim yaratma korkusu, karşı cinsten ilgi gördüğünde derslerinde başarısız olma korkusu, çok güzel olursa kaderinin çirkin olacağı korkusu, reddedilme korkusu, tercih edilmeme korkusu, ikinci sırada değer görme korkusu, değerinin anlaşılamaması korkusu, tacize uğrama korkusu, yolda yürürken dikkat çekme korkusu, kıskanılma korkusu, genç partnerleri çekme korkusu, kıtlık korkusu, göç korkusu, mal mülk edinme korkusu vb.
         Düzenli bir çalışma sonucunda kendimizde hiç ummadığımız korkular olduğunu farkedebilir ve içimizdeki bu yönümüzü şaşkınlık içerisinde karşılayabiliriz. Bu korkuların tohumları genellikle çocukluk veya ergenlik döneminde aldığımız kararlarla şekillenirken daha köklü olan bazıları ise atalarımızdan genlerimize geçmiş olabilir. Bu arada kollektif bilinçaltının etkisini de unutmayalım ve kültürel değerlerimizde de bazı kalıp düşüncelerin bizim şablonlarımız olabileceğini aklımızda bulunduralım. Bu korkuları sevgiye dönüştürdüğümüzde hastalıkların ve fazla kiloların bedenimizden uzaklaştığını göreceğiz.
            Korkularımızla yüzleşebilme ve onları sevgiye dönüştürme cesareti diliyorum.

FUNDA GÜR

14 Mayıs 2019 Salı

İNSAN BİR BÜTÜNDÜR

İNSAN BİR BÜTÜNDÜR


        “-Sarı İmparator Huang Ti: Düşüncelerin, duyguların beden üzerinde bir etkisi olur mu? Bir insanın bir yandan mutsuz öbür yandan sağlıklı olması mümkün mü?
-Sağlık Danışmanı Ki P’ai: İster olumlu olsun, ister olumsuz olsun, her düşünce beden üzerinde bir takım etkiler yapar. Neşe, dinginlik bedendeki sağlıklılığı arttırır, bedeni güçlendirir. Kızgınlık, korku, üzüntü beden üzerinde kötü etkiler yapar. Hastanın yalnızca bedensel sağlığını iyileştirmeye çalışmak boşunadır. Hastalığı iyileştirmeye en başta hastanın ruhsal durumunu düzeltmeye çalışmaktan başlanmalıdır.” (SARI İMPARATORUN İÇSEL EGZERSİZLER HEKİMLİK DERLEMESİ, M.Ö. 8. YY.)
          Hastalıkların fiziksel bedenimizdeki etkileri bize yalnızca fiziksel bedendeki sonuçların ortadan kaldırılmasına yönelik bir işaret değil, aynı zamanda hastalıkların sebeplerini bulup dönüştürmemiz gerektiğine yönelik bir uyarı niteliği taşır. Hastalıklar oluşana dek belki hayatımızda olup biten durumların hayatımızdan geçip gittiğini zannederiz ancak zamanla görürüz ki yaşadığımız her olay bedenimizde bir iz bırakır. Eğer kök sebebi tespit edip dönüştüremezsek benzer hastalıklar biz ne kadar sonuçları ortadan kaldırsak da kısır döngü gibi tekrar eder. Bedenimizde tekrar eden hastalıklar varsa artık fiziksel bedenin dışındaki diğer bedenlerimizi, duygularımızı, düşüncelerimizi vb. de yoklamanın zamanı gelmiş demektir.
        Şifacılıkta insan fiziksel, enerjik, duygusal, zihinsel, ruhsal tüm yapılarıyla bir bütün olarak görülür. Ayrıca insan kaç yaşında olursa olsun anne karnındaki haliyle, bebekliğiyle, ergenliğiyle, gençliğiyle, yaşlılığıyla bir bütündür. Atalarıyla, eşiyle, çocuklarıyla hayatına girmiş tüm insanlarla bir bütündür insan. Bilgisiyle, inançlarıyla, ürettikleriyle, dünya görüşüyle, evren tasavvuruyla bir bütündür insan. İnsan, geçmişiyle, bugünüyle ve geleceğiyle de bütündür.
Şifacılıkta insan makro kozmosun mikro yansımasıdır. Şifacılar sadece bir insanın hastalığının yaşamsal kök sebebini değil, o hastalığın evrensel sebebini de bulup dönüştürmeye uğraşırlar.
Hayatımızdaki her olayın çok yönlü sebebi ve çok yönlü sonucu mevcuttur.
Bütünsel şifa dileğiyle!
FUNDA GÜR

DOĞA ANANIN REHBERLİĞİ

DOĞA ANANIN REHBERLİĞİ


Doğa Ana tüm cömertliğiyle bizi kucaklarken bize de onun şefkatli kollarında onunla uyumlu şekilde yaşamak düşer.
            Genellikle doğanın bize yol vermesini, kenara çekilmesini, bizim için kendisini feda etmesini bekleriz. Hatta doğanın bizim için var olduğu yanılgısına sahip insan sayısı azımsanamayacak kadar çoktur.
Doğaya hükmetmek, bitkileri, hayvanları köle gibi görmek eğilimi karşısında doğa bize cömert davranmaya devam eder ancak bir gün içsel doğamızla Doğa anamız yüzleşecektir. Doğa bizim aynamızdır, içimizdeki varlıklar alemi dışarıya yansır. Doğada gördüğümüz her ne varsa geçmiş ya da gelecek kayıtlarımızda mevcuttur. Doğaya bakınca kendimizi hatırlarız.
      Bugün “ilkel” olarak kabul edilen doğal yaşam, içerisinde en kadim bilgi hazinelerini saklamaktadır. Bir ağaca dokunduğunuzda, çiçekleri izlediğinizde, bir kediyle konuştuğunuzda, bulutları çözümlediğinizde ne demek istediğimi anlayacaksınız. Kafanız mı karıştı veya çözmeniz gereken bir sorun mu var, doğada sizi bekleyen bir cevap vardır, yeter ki siz doğanın bilgeliğini kabul edin ve yanıtlara hazır olun.
            Doğa ile sizin aranızda samimi başlayan bir diyalog zamanla tüm evrende yayılan bir iletişim ağına dönüşecektir. Sizin sırrınızı çözmüş bir minik yaprak, ilkbaharda ağacın dallarına sonbaharda toprağın derinliklerine dokunurken, sırrınızı da kum taneleriyle rüzgarda savuracak ve sizin sorununuz için tüm doğa hep birlikte çözüm bulacaktır. Yeter ki doğanın akışına saygı duyalım, onun ritmini dinleyelim, döngülerini sabırla izleyelim, ondaki oluşumları kendimize örnek alalım.
         Doğa öyle bir kitaptır ki insana dair her şey doğa kütüphanesinde saklıdır. Hadi o zaman, doğayı okuyup anlayarak kendi doğamızı çözelim.
             Doğanın çetin şartlarındaki nazik akışını sevgiyle hissedebilmemizi dilerim.

FUNDA GÜR

13 Mayıs 2019 Pazartesi

AYURVEDA

Ayurveda

“Ayu:yaşam” ve “veda:bilgi” kelimelerinden oluşan Ayurveda Hindistan’ın geleneksel iyileştirme sistemlerindendir.
Ayurveda kişinin yaşam güçlerine bağlı olarak çalışır ve bu yaşam güçleri “dosha” olarak adlandırılır.  Üç ana dosha vardır: Vata, Pitta, Kapha.
Vata, hava ve boşluğun biyolojik prensiplerini temsil eder. Vata yapıdakiler genellikle kuru, soğuk, açık, hızlı, sert, dengesiz ve incelikli özellikler gösterir.
Pitta, ateş ve suyun biyolojik prensibi olarak açıklanabilir. Zeka, cesaret, organizasyon gibi işlevlerden ve neşe, heyecan, kıskançlık gibi duygulardan sorumludur.
Kapha, su ve toprağın biyolojik prensibidir. Kapha yapı ve işlevleri ağır, soğuk, ıslak, yavaş, yumuşak, tatlı yapılardır.
Doğadaki elementlerin her insanda aynı etkiyi yapmayarak bazı insanların bazı elementlere daha yakın veya uzak olması durumunu astrolojide de görürüz. Örneğin ateş grubundaki burçlar kendi içinde benzer özellikler gösterir, su grubu burçlarıyla çakışır, hava grubu burçlarıyla uyum gösterir.
Kendimizi yeterince tanırsak hangi dosha grubunda olduğumuzu daha iyi anlarız ve alışkanlıklarımızda o dosha grubunu dengeleyen şekilde küçük değişiklikler yaptığımızda kendi doğamıza uygun yaşamış oluruz. Örneğin her doshanın kendine göre yemek menüleri vardır, beslenme programımızda Ayurvedik ilkelere göre beslenmek bir seçim olabilir.
Fırtınalarda, sellerde, kurak topraklarda, yanan alevlerde, her daim dinginliği ve içsel huzuru bulabilmemiz ümidiyle!

FUNDA GÜR

DOĞADAKİ SEMBOLLER

SEMBOLLER


Toprak, su, hava, ateş elementlerinin her birinin farklı enerjileri vardır ve bu enerjileri doğru kullanarak mekan enerjileri dönüştürülebilir.
Elementleri yaşamımıza dahil etmenin yollarından biri bu elementlerin sembollerini havaya çizmektir. Bu çizimi fiziksel bedenimizle yapabiliriz ve böylece hem bedenimiz şifalanır hem de o alanın titreşimi değişebilir. Ayrıca bu sembolleri doğada bulmak, resmetmek, görsel yayınlarda veya ekranlarda izlemek de enerjimizi etkiler. Sembollerin bilinçaltımıza gizlice ve gelişigüzel girmesini engelleyerek onları bilinçli tercihimizle hayatımıza alırsak belki de toprak bükücü, su bükücü, hava bükücü, ateş bükücü avatarlara dönüşebiliriz.
Şifa yolculuğumuzda elementlerin sembollerini tanıyabilmemiz ve onları etkin olarak kullanabilmemiz ümidiyle, elemental doğa kaynaklarının rehberimiz olmasını dilerim.

FUNDA GÜR

CESARET

cesaret nasıl kazanılır


“Cesaret,
korkusuz olmak demek değildir,
korkuya direnmek, ona üstün gelmektir.”
(Mark Twain)


12 Mayıs 2019 Pazar

ŞÜKRETMEK


Şükretmek

“Şükretmek sadece en büyük erdemlerden biri değildir, diğer bütün erdemlerin de anasıdır.”
(Çiçero)


MASAL KAHRAMANLARIYLA TANIŞIKLIK

             Aynı yaşamın içerisinde farklı düzlemler de kollektif yaşarız hepimiz. Bu düzlemler farklı boyutlar da ev sahipliği yapar insan...